Çeviren
Gözde Meriç
Published
14 Nis 2021
Tasarımcılarının çok azı uluslararası üne sahip olsa da pek çok ülke Türkiye kadar moda ürünü üretmiyor. Bu bağlamda, yerel yetenekleri desteklemek ve kıtalararası markaların büyümesini hızlandırmak amacıyla moda liderleri tarafından kurulması planlanan bir Türk Moda Konseyi’nin, Türk tasarımcıların dünyaya tanıtılmasına öncülük edebileceği düşünülüyor.
Her ülke gibi Türkiye’de Covid-19 ile boğuştu; ülke, koronavirüs vakalarında 3,7 milyon ile dünya genelinde yedinci sırada yer alıyor. Yine de bu hafta İstanbul Moda Haftası, dört günlük sezonunu açtı. Ülkenin Salı günü sıkı bir sokağa çıkma kısıtlaması sürecine girmesi ile birlikte tamamı çevrimiçi 30 kadar şov gerçekleştirilecek.
Türk moda sahnesindeki atmosferi ölçmek için, on yıldan fazla bir süredir Turkish Vogue dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapan ve günümüzde İstanbul’daki danışmanlık şirketi ile sezona küresel marka stratejisi ve dijitalleşme gibi temel hedeflerde danışmanlık veren Seda Domaniç ile Zoom üzerinden bir röportaj yaptık.
Gerçek sezon, Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı öncülüğünde İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) tarafından düzenlenmekte ve Türkiye Tanıtım Grubu (TTG), Türkiye Moda Tasarımcıları Derneği (MTD) ve İstanbul Moda Akademisi (IMA) tarafından desteklenmektedir.
FashionNetwork.com: İstanbul Moda Haftası’nı Avrupa’daki veya dünyanın diğer yerlerindeki diğer haftalardan ayıran nedir?
Seda Domaniç: Türkiye, dünyanın altıncı büyük giyim tedarikçisidir. Ülkemiz gerçekten çok büyük bir üretim merkezi ve tarihi kültürümüzün zengin katmanlarıyla birlikte çok sayıda yetenekli geleneksel zanaatçılık mevcut. Dolayısıyla amacımız bu üç özelliği bir araya getirmek. Ayrıca dev bir tekstil endüstrimiz var, ancak tasarımcılarımız nispeten küçük. Bunu değiştirmeyi istiyoruz.
Bu, her şeyin dijital olacağı ikinci sezonumuz. Artı, bu sezon mevsimsiz. Bize göre, tasarımcılar istediklerini istedikleri zaman üretme esnekliğine sahip oldukları için artık mevsimler anlamını yitirdi. Ve bu etkinliğimiz aynı zamanda cinsiyet ayrımı gözetmeyen, hem erkek hem de kadın giyimi kapsayan, bir etkinlik. Son 12 yılda, her yıl iki etkinlik gerçekleştirdik. Önümüzdeki Ekim ayında, tabi ki dijital etkinliklerle karma bir şekilde canlı defileler sunmayı umuyoruz. Geleneksel olarak, tasarımcılar birçok semtte defile düzenlese bile, sezonun Zorlu Performans Sanatları Merkezi gibi merkezi veya tarihi mekanlarda sahnelenmesine özen gösteriyoruz.
FNW: Kaç gösteri veya etkinlik planlanıyor?
SD: 2010’da ANDAM’ı kazanan Dice Kayek veya Hakaan Yıldırım gibi birkaç tanınmış isim ve yükselmekte olan bazı harika tasarımcılar da dahil olmak üzere 30 tasarımcımız var. Ayrıca sezonu altı moda mezunundan oluşan New Gen ve ayrıca yükselmekte olan üç tasarımcının tek bir şemsiye altındaki ortak gösterisi Karma ile açıyoruz. Her bir tasarımcının video yapmak için mali destek alması nedeniyle bu etkiliklerde bir yardımseverlik yönü de var.
FNW: Sezonda en çok hangi yeniliklerden heyecan duyuyorsunuz?
SD: Sezonun yapımından biz sorumluyuz ama tasarımcıların kendi formatlarını seçmelerine ve yaratmalarına izin veriyoruz. Oldukça bağımsız bir sezon. Ayrıca Joor’un ortağımız olduğu bir dijital showroom geliştirdik. Bu, tasarımcılarımızın yeni pazarlara girmesine olanak tanıyacak. Bir Türk tasarımcıya Koreli bir alıcı bulmak gibi, İstanbul’a asla gelemeyen alıcılara ulaşmak hedefimiz. Sezonumuz, alıcıları ve gazetecileri çekmek konusunda her zaman diğer moda haftalarıyla rekabet halinde, bu nedenle daha fazla dijital ortaklık yaparak bu yükün hafifletmeye çalışıyoruz.
FNW: Favori yerel tasarımcılarınızdan bazıları kimler?
SD: Sadece birkaç favori seçmeyi uygun bulmuyorum, hayran olduğum pek çok kişi var.
FNW: Tasarımcı Zeynep Erdoğan’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile herhangi bir ilişkisi var mı?
SD: Bu sadece bir tesadüf. Erdoğan, Türkiye’de çok popüler bir soyadı – Smith gibi.
FNW: İstanbul modası için bir sonraki adım nedir?
SD: Türk Moda Konseyimizi oluşturuyoruz. İlk toplantımızı yaptık ve bu yıl içerisinde kuruluşumuzu gerçekleştirmeyi umuyoruz. Kuracağımız bu konsey ile sektöre ve tasarımcılarımıza rehberlik etmeyi ve onları geliştirmeye yardımcı olmayı ve ayrıca Türk modasını, son yıllarda küresel tanınırlığa ulaşan markaları içerecek şekilde değiştirmeyi hedefliyoruz. Örneğin Aksesuarlarda: Misela, Manu Atelier, Begum Khan ve Mehry Mu; veya hazır giyimde: Les Benjamins, In the Mood for Love, Gül Hürgel, Nackiye ve Siedres.
Son olarak önümüzdeki sezon yeni markalar eklemenin yanı sıra Paris Moda Haftası sırasında Paris’te bir Türk tasarım sergisi düzenlemeyi planlıyoruz.