HomeFitnessP&G Türkiye CEO’su Tankut Turnaoğlu: Hobilerimle işi buluşturdum

P&G Türkiye CEO’su Tankut Turnaoğlu: Hobilerimle işi buluşturdum

Date:

Related stories

Hamas leaders set eyes on Turkey as Gaza battlefield proves deadly – report

Hamas leaders remaining in Gaza may be looking to...

World Bank discusses $28B energy infrastructure investment with Türkiye – Türkiye Today

Humberto Lopez, Türkiye Director of the World Bank, stated...

Türkiye estimates $7B annual revenue, 1.3M jobs from GAP project by 2032 – Türkiye Today

Minister of Agriculture and Forestry, Ibrahim Yumakli, stated that...

DEM Party protests usurpation of Dersim and Pulur municipalities

The DEM Party Central Executive Board (MYK) issued a...
spot_imgspot_img

Spor sevgisini çocuklarına da aşılayan Tankut Turnaoğlu, hobilerini her zaman işiyle buluşturduğunu dile getiriyor. Spordaki takım olma ruhu ve adrenalini çok sevdiğini anlatan Turnaoğlu, kaybetmenin ardından üzüntüyü bırakıp gelecek maça konsantre olma yaklaşımını çalışma hayatına da entegre ettiğine dikkat çekiyor.  

CEO LİFE 2023 KIŞ SAYISINDAN

 Haber / Sibel Atik / [email protected]

 Fotoğraf / Hüseyin Öngen / [email protected] 

P&G’nin 2003 yılında A Milli Kadın Voleybol Takımı’na sponsor olduğunda “Çocuk da yaparım kariyer de” söylemini hatırlarsınız. P&G’nin bu ve buna benzer birçok yaratıcı pazarlama stratejisinin arkasındaki isim olan Tankut Turnaoğlu, şirketin kodlarına sporun daha çok yazılmasına da yön vermiş bir isim. 10 yıldır P&G Türkiye CEO’su olan Tankut Turnaoğlu, zihnini taze tutmasını düzenli spor yapmaya borçlu. Spor tutkusunun temelinde ise babası var. Samsun’da diş hekimi olan babasının spor merakıyla 1972 olimpiyatlarını izlemek üzere Ankara’ya gittiği yılları dün gibi hatırlıyor ve “Henüz 7 yaşında Muhammed Ali’nin George Foreman ile 1974 yılında yaptığı tarihi maçı izlemek üzere Ankara’ya gittiğimiz günü de hiç unutamam” diye konuşuyor. Spor sevgisinin o günlere uzandığını anlatan Turnaoğlu, sonraki yıllarda da sporu hayatından hiç çıkarmadığını söylüyor. Futbolla başlayan ardından basketbol ve şimdilerde pilates ve fitness’la devam eden spor tutkusunu çocuklarına da aşıladığını belirtiyor. Spordaki takım ruhunu, yılmazlık ve kaybetmenin ardından üzüntüyü bırakıp gelecek maça konsantre olma duygusunu, çalışma hayatına yansıttığını da sözlerine ekliyor.   

Hobilerini yapmak için emeklilik planlamadığını ve hobileri ertelemeyi doğru bulmadığını ifade eden Tankut Turnaoğlu ile spor merakını ve iş dışı yaşamını konuştuk…

*Spor merakınızın tohumları ilk nasıl atıldı? Bu yüksek ilgi ilk hangi yaşlarda ortaya çıktı?

Babam spora çok meraklıdır. İlişkimiz spor üzerinedir diyebilirim. Beni genelde spor müsabakalarını konuşmak için arar. Babamın bu tutkusu bize de yansıdı. Düşünün, Samsun’da televizyon yayını olmadığı için 1972 olimpiyatlarını izlemek üzere ailecek Ankara’ya gittik. Ben 5 yaşındaydım. 1974 yılında ise Muhammed Ali’nin George Foreman ile tarihi boks maçını izlemek için Ankara’ya gittik. Ben her akşam babamın Milliyet Gazetesi getirmesini beklerdim. Akşam 9.00’da babam işten gelirdi ve o saate kadar Milliyet’in spor sayfasını takip etmek için sabırsızlanırdım. Böyle bir kültürden geliyorum. Spora ilk 7-8 yaşında futbolla başladım diyebilirim. Samsun küçük fakat spor sevgisi yüksek bir ildir. Samsun’da o dönemde mahalle maçları yapardık. Yan mahallede Tanju Çolak vardı ve onların mahallesiyle maç yapardık. Ben kaleci olarak Tanju Çolak’tan gol yemişimdir.

*Peki basketbola ne zaman başladınız?

10 yaşında okulun basketbol takımının seçmeleri vardı. Seçme atışında potayı tutturamadım ve potada olması gereken top, caddeye gitti. Bu beni hırslandırdı ve kafaya taktım, basketbola daha çok eğildim. Samsun Anadolu Lisesi’ne başladığımda bütün ilgim baskete yönelmişti. Takım olarak önce şehir sonra bölge şampiyonu olduk. 17 yaşına kadar basketbolda çok iyi gittim. Hatta Samsun DSİ A Takımı’na kadar yükseldim. Fakat üniversite hazırlıkları nedeniyle babam, “Basketbol oynayabilir ama kulüpte olmaz” dedi. Çok üzülmüştüm. Üniversiteye hazırlandım, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım. Orada basketbol oynarım derken, karşıma çok profesyonel bir takım çıktı. Emir Turan, Serdar Koçyiğit gibi A milliler vardı. Dolayısıyla bu isimlerin olduğu Boğaziçi takımında yer alamadım. O nedenle sporda takım çalışmalarım orada bitti. Ama amatör olarak devam ettim. Spor, hayatımın önemli bir parçası olmaya devam ediyor.

*Haftalık rutininizde sporun yeri nedir? Güne nasıl başlarsınız? 

Sabahları 6.00’da kalkarım. Hasta değilsem mutlaka spora giderim. Şu ara daha çok fitness ve pilates yapıyorum. Her sabah 6.00-8.00 veya programın uygunluğuna göre 7.00-9.00 saatleri arasında spor yaparım. Haftada üç gün fitness, iki gün pilates, bir günde kardiyo yaparım. Hafta sonları da koşu yaparım.

*En sevdiğiniz koşu rotası neresidir? 

İstanbul’un yeni ve çok güzel kent ormanı olan Maslak’taki Atatürk Kent Ormanı’nda yürürüm. Eşim de bazen bana katılır. Hatta cumartesileri eşimle kendimize ayırıyoruz. Çocukların faaliyetlerine dahil olmuyoruz. Cumartesileri eşimle birlikte 7.00-8.00’de uyanıp sporumuzu yapıyoruz. Bütün günü birbirimize ayırmaktan keyif alıyoruz. 

*Çocukların spora ilgisi nasıldır?

Küçük yaşlarından itibaren çocuklarımı maçlara götürüyorum. Seslerden ilk başta rahatsız oluyorlar ama ardından ambiyans onları içine çekiyor. Hafta sonları da çocukları spora götürüyoruz. Büyük kızımın sanata merakı var ve Ayla Algan Tiyatrosu’na gidiyor. Oğlum ve küçük kızım ise spora meraklı. Oğlum basketbol oynuyor. Spor hayatı çok yoğun. Pazartesi okul çıkışı basketbol idmanı, çarşamba, cuma günleri ise futbol idmanı oluyor. Hafta sonu ise sabah Enka’da tenis, ardından Darüşşafaka’da kulübün basketbol idmanı, ardından Fenerbahçe Dereağzı’nda futbol idmanı var. Onunla maç izlemek benim için çok keyifli. Dünya kupası maçlarını izlerken özellikle çok keyifliydi. Milli takım oyuncularının oynadıkları takımları biliyor. Bütün bunları yaparken okulundan da geri kalmıyor. Bugün geçmişe baktığımda babamın bana üniversite sınavına hazırlanırken basketbolu bırakmamı istemesini kabul etmemeliydim diyorum. Çünkü gerçekten sağlam kafa sağlam vücutta oluyor. Dersleri de engellemiyor.  Disiplin ve zihin açıklığı getiriyor. Beyni de taze tutuyor.

*Sporun liderlik anlayışınıza etkisinden söz eder misiniz?

Spor; yılmazlığı, kaybetme duygusunu pozitife çevirip tekrar ayağa kalkmayı öğretiyor. Sporcu geçmişi olan gençler belirsizlikleri bence daha iyi yönetiyor. Liderlik anlayışımda bir diğer önemsediğim konu ise her koşula adaptasyon. Bireyselliği koruduğumuz bir takım kurmayı önemli bulurum.

Sporun liderlik anlayışıma önemli katkıları oldu. Bir takımın parçası olmayı öğrenmemi sağladı. Ekipte bazen lidersinizdir, bazen de destekçisinizdir. Spor bunu bilerek hareket etmemi sağladı. Hep kendimi takımın bir parçası olarak gördüm. Lider çok ön plana çıkmaz. Başkalarının uzmanlığına göre ön plana çıkmalarına izin vermelidir. Takımdaki herkesle birebir güçlü iletişim kurmalıdır. Hızlı tüketim sektöründe sporun verdiği bu özelliklerin etkili olduğu görüşündeyim. Bu sektörde rekabet hızlı ve çetin. P&G’nin benimsediği beş değer sporla da örtüşüyor. Kazanma arzusu, güven, saygı, sahiplik, dürüstlük. Olimpiyat kültüründe de bu vardır. İş değerlerimle kendi değerlerim hep örtüştü.

*Sporun yanı sıra başka bir hobiniz var mı?

İyi yemek yaparım fakat evde çok gerek kalmadığı için mutfağa girmiyorum. Ama sevdiklerime yemek yapmayı severim. Çocuklar olmadan önce eşimle hep kendimiz yemek yapardık. Fakat şimdi koşullar değiştiği için mutfakla arama mesafe girdi diyebilirim. 

Öncelikle hobilerimi işle evlendirmeyi seçerim. Bunun mümkün olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle mesela bir emeklilik hayali veya planım yok. Çalışırken bunları yapabileceğimi biliyorum. Sevdiğim konulara zaman ayırmayı ertelemek istemiyorum. Hobilerimi uygun koşullarda yapmayı ve onlara zaman ayırabilmeyi değerli görüyorum. 

 *Çok yönlü bir yöneticisiniz, şirket içinde kimliğinizi nasıl yansıtıyorsunuz?

Bir vatandaş olarak yansıttığım birçok değer, P&G’nin değerleriyle paralel ilerliyor. Zaten kurum olarak aramıza katmayı istediğimiz tüm çalışma arkadaşlarımızda aradığımız temel kriter de bu. Bunu somut örnekle açıklayacak olursam ben, kariyerim boyunca bugüne ve geleceğe katkı sunacak projelerin hayata geçirilmesine önem verdim.

Nasıl 2003 yılında A Milli Kadın Voleybol Takımı’na sponsor olduğumuzda, “Çocuk da yaparım kariyer de” söyleminin hayata geçirilme sürecinin doğrudan içerisinde yer aldıysam, 35’inci yılımızı kutladığımız 2022 yılında da “Sevgi Her Kapıyı Açar” diyerek 42 İyilik Hareketi’nin hayata geçirilmesinde de aynı, topluma katkı sağlama kimliğim yer alıyor.

Basketbola gönül vermiş, geçmişte de basketbol oynamış biri olarak sporun çocuklarımıza ve gençlerimize ne gibi olumlu katkılar sunabileceğinin farkındayım, tabii gerçekleştirilen araştırmalar da bunun önemini vurguluyor. Dolayısıyla şirket içinde yansıttığım kimlik, P&G’nin yansıttığı değerlerle birebir örtüşüyor.

*Peki ev hayatına yeterince zaman ayırır mısınız? Özel ve iş hayatınızdaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Ben bu konuda şanslı bir insanım çünkü P&G çalışanlarının iş ve özel yaşamları arasındaki dengeye önem veren, bunu da en iyi şekilde korumayı hedefleyen bir şirket. Örneğin pandemiyle birçoğumuz evden çalışma gibi bir sisteme alıştık ama bizde bu, Flex@work sistemimizle uzun yıllardır mevcuttu. Uygulamayla çalışanlarımız çalışma günlerini esnetebiliyor, bu sayede ister evlerindeki isterse de özel yaşamlarına dair işlerini kolayca halledebiliyordu.

Bununla birlikte tüm çalışanlarımızın işte iyi bir performans göstermesi için özel hayatlarında iyi bir denge oturtmaları gerektiğinin farkındayız. Bu kapsamda çeşitli uygulamalarımızın yanı sıra kanaat önderi olarak gördüğümüz isimleri ofisimizde ağırlıyor, onların fikirlerini önemsiyoruz. Örneğin geçtiğimiz aylarda Avrupa Satış, Dijital ve Marka Operasyonları Başkanı Christophe Duron Türkiye kampüsümüze geldi ve hepimiz için kıymetli görüşler paylaştı. 

Bunlar arasında benim de önemli bulduğum; hepimiz için ortak bir çözüm olmadığı, her bireyin diğerinden farklı ve her birinin de farklı ihtiyaçları olduğuydu. Bir organizasyonu yönetirken bu, süreci karmaşıklaştırıyor gibi görünse de çalışanlarınıza güvendiğinizde ve dengeyi kurmaları için gerekli esnekliği onlara tanıdığınızda en iyi performansı yansıttıklarını görebiliyorsunuz.

*İş hayatında belli stratejilere yön vermek, büyük bir ekibi yönetme sorumluluğu ve zorluklarıyla baş ederken hobilerinizin katkısı ne oluyor?

Okurken sosyal aktivitelere de zaman ayırmaya özen gösteriyordum ve bunların başında basketbol geliyordu. Daha sonra iş hayatına atılınca fark ettim ki yöneticilik de takım kurmaya ve o takımı devamlı sahaya top oynamak için sürmeye benziyor. Sanırım basketbolun bana aşıladığı takım yaratma fikri, oyun kurmak, strateji belirlemek, ekip arkadaşlarınızla oyunu belirli bir disiplin ve dengede tutmak ve tüm bu süreci yönetmeyi becermek iş hayatımda bana çok şey kazandırdı.

Bu nedenle P&G’de de çocukların ve gençlerin sporla, spor kültürüyle büyümesi için çok çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Gençken sporla büyüdüğünüzde hem bu bahsettiğim yetilere sahip oluyorsunuz hem kazanmayı ve kaybetmeyi hem de kaybetseniz dahi tekrar ayağa kalkmayı öğreniyorsunuz.

*Ev işleriyle aranız nasıldır? 

Hayatın her alanında olduğu gibi ev işlerinde de yükü paylaşmamız gerektiğine inanıyorum. Aslında bu sadece benim değil, aynı zamanda markamız Ariel’in de bir söylemiydi; “Paslaş, hayatın yükünü paylaş”. Her bir markamızın yanı sıra genel olarak P&G’de çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık kurum kültürümüzün ayrılmaz bir parçası. Kendimi bildim bileli iş bölümüne önem verir, özen gösteririm. Özellikle P&G’deki 31 yıllık deneyimimle bu bakış açısı benim de hayatımı şekillendiren bir bakış açısı oldu. P&G’de de “eşit görüyoruz” vizyonuyla hareket ediyoruz. Sorumluluk paylaşımını desteklemek için Babalık İzni uygulamasını başlattık, bunu yapan ilk şirketlerden biriyiz. Baba olan çalışanlarımıza 8 hafta izin veriyoruz. Genel anlamda da kadın çalışan sayımız, yönetim kurulundaki kadın sayımız yüzde 60 civarında. Bu yaklaşıma özen gösteriyoruz. Kişisel olarak ise bol iş seyahatli, yoğun bir tempom olmasına rağmen mümkün olduğunca ortaklaşa bir süreç yürütmeye özen gösteriyorum.

“DENEYİMLERİMİ KİTAP HALİNE GETİRECEĞİM”

BAŞ UCU KİTABIM “Kitap okumayı çok severim. Özellikle tarih ve biyografi kitapları ilgimi çekiyor. Sun Tzu’nun Savaş Sanatı kitabı işimle ilgili de önemli prensipler içerdiği için baş ucu kitabım diyebilirim. Beni çok etkilemiştir ve ara ara göz atarım. 

KİTAP YAZMA HAYALİ Kitap okuma alışkanlığımı, bir gün yazma noktasına taşımayı da istiyorum. P&G’de edindiğim deneyimler çok kıymetli. İşim gereği Özbekistan, Brüksel, Japonya’da bir süre yaşadım. Bir gün edindiğim deneyimleri ve gittiğim ülkelerin kültürünü, tüketim alışkanlarını kitap haline getirmek istiyorum.”

 “AİLE İŞİN ÖNÜNDEDİR” 

“DIŞARIDAN BESLENİRİM” “Ben vaktimin yarısını dışarıda geçiririm. Ofiste çok durmam, çünkü dışarıdan beslenirim. Problem çözmek istiyorsanız probleme yakın olmalısınız. Şirket işi burada başlayıp burada bitmiyor.

DENGE ÖNEMLİ Benim için hayattaki denge çok önemli fakat ailem birinci sıradadır. Mesela mesaideyken çocuklarımın karne veya oyun merasimleri gibi hiçbir organizasyonunu kaçırmadım. Şirketimizde de seçme bakısı olmadı hiçbir zaman, ben de çalışanlarımıza bunu hiç yapmadım.

KAHVE MOLASI Ailemin bana gün içinde ihtiyacı varsa gün içinde yanlarında olurum.  Eşimin hiçbir şey olmasa bile birlikte bir kahve içme isteği olur. Bu gibi özel anlara mutlaka zaman ayırırım.”

“FENERBAHÇE MAÇLARINI KAÇIRMAM”

BASKET MERAKI Fenerbahçe maçlarını kaçırmam. Çalışanların önemli kısmı Ataşehir’de oturuyor. Arena’ya da yakınız. Bu sayede hafta içleri basket maçlarını izlemek mümkün oluyor. Fenerbahçe kupa maçlarını kaçırmak istemiyorum. Bizim şirket takımımızda da iyi basketçiler var.

“SPOR GEÇMİŞİ YARARLI” Spor geçmişi olanların P&G mülakatlarında daha başarılı olduklarını görüyoruz. Çünkü anlatacak hikayeleri oluyor, takım oyunlarında daha başarılı oluyorlar. Spor yapanlarda inisiyatif alma isteiği ve kazanma arzusu gelişiyor.  

“PAS VERMEDEN PAS ALINMAZ” Takım arkadaşına pas vermesen pas alamazsın. Şirketlerde de böyle. Kazanmayı bilmek kadar kaybetmeyi bilmek de önemli. Kaybettikten sonra da hemen bir sonraki maça bakmak lazım. Taraftarlar bir yenilgiyi birkaç gün yaşarken sporcuların kafa olarak yeni maça hazırlanması lazım.  İş hayatında da böyle kötü bir haber alabilirsiniz ama yolunuza devam etmelisiniz. 

- Never miss a story with notifications

- Gain full access to our premium content

- Browse free from up to 5 devices at once

Latest stories

spot_img