2005 yılında İzmit’teki bir çiftlikte üretilen yumurtalarda Heksaklorabenzen adlı toksik madde bulununca durum Türkiye’de birkaç günlük gündem haline gelmişti. Bu topraklar böyledir, hayati konular bazen birkaç günlüğüne gündem olur ve unutulur gider. Evet peki, ama bu duruma nasıl çözüm bulundu? Duruma dair geçerli ve ciddi bir bilgilendirme yapılmayan biz yurttaşlar, uygulanan gizli saklı, içeriği tam da açıklanmayan gıda politikasına bakınca zehirler arasından zehir beğeniyoruz gibi gözüküyor.
Bülent Şık: “85 bin toksik kimyasaldan sadece yüzde 7’si için bir araştırma yapılmış durumda,” diyor.
Bu durum yediklerimizde, mutfak alışverişinde güvensizliğe mi yol açmalı yoksa güvensizliği gerçek bir etkiye dönüştürmeye mi? İkinci seçenek daha işe yarar gözüküyor. Halk Sağlığı için gerçekçi bir bilgilendirmeye, şeffaflığa ihtiyacımız var. Tüketici örgütleri ve vatandaşlar bunu talep edebilmeli, sistem böyle düzelmek zorunda.
Yine Şık’a göre, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kamuya açmadığı tarım analizi verileri kafalarda soru işaretlerine sebep oluyor. Görünüşte “Herşey kontrol altında” imajı veren sistem, yasakladığı herhangi bir tarım ilacı yerine zaman geçirmeden yenisini koyuyor. Dolayısıyla yasaklamalar, aslında herhangi bir şeyi güvence altına almıyor. Türkiye’nin ithal ettiği ama AB’de yasaklı olan dolayısıyla dolaşımı durmuş olması gereken Klorpirifoz’un piyasadaki varlığı ise bunun kanıtı.
Açık Sofra’da zincirin Türkiye ayağını konuştuk.
** Haberin kaynağına ulaşmak için: http://www.independent.co.uk/news/business/news/aldi-eggs-recall-contaminated-germany-toxic-chemical-fipronil-traced-pesticide-deadly-netherlands-a7877281.html