Avrupa Futbol Şampiyonası başladı. Gelin turnuva tarihine biraz farklı bakalım. Turnuvaya damgasını vuran kahramanları tanıyalım…
Kalesinde devleşen file bekçisi: Lev Yaşin
Şüphesiz Fransa’daki ilk randevunun yıldızı oydu. Kalecilerin üç direk arasını süslediği günlerde, mevkidaşlarının yazgısını değiştirmişti Lev Yaşin.
Çizgisini terk edip rakip oyuncuları karşılamakla kalmamış, sürekli savunmadaki arkadaşlarını uyararak geriden takımını bir kumandan gibi de yönetmişti.
1960’taki ilk Avrupa Şampiyonası’nı kazanan Sovyetler Birliği’nde en çok dikkati o çekmişti.
Kendi deyişiyle Gagarin’i uzayda görmekten daha iyi bir şey varsa, o da iyi bir penaltı kurtarışına imza atmaktı.
Ballon d’Or Ödülü’ne layık görülen tek kaleci hâlâ o…
Yıl 1964, turnuvanın yıldızı Luis Suarez
Yıldız Luis Suarez! Birçoklarınızın şaşırdığına eminim, aklınıza Uruguaylı gol makinesi gelse de tarihin bu isimle ilk nam salan futbolcusu aslında orta sahada top koşturuyordu.
O da Barcelona’da döktürürken, 1961’de dünya transfer rekorunu kırarak moda başkenti Milano’nun yolunu tutuyordu.
Inter’de üç şampiyonluk, iki Şampiyon Kulüpler, iki Kıtalararası Kupa zaferine imza atan maestro, 1964’te adeta kupa kaldırmaktan yoruluyordu.
İspanya, bir büyük organizasyonda zafere ulaşmak için tam 44 yıl bekleyecek, hasat mevsimi yine Avrupa Şampiyonası’na denk gelecekti…
Penaltı atışları görücüye çıkıyor
Bir sonraki turnuva İtalya’daydı.
Gök-mavililer şanslarının yardımıyla 1968’de kupaya ulaşırken, 30 yıllık hasreti dindirmiş ve 1938 Dünya Kupası’ndan sonra büyük bir organizasyonda gülmüştü.
Dört takımın katıldığı turnuvanın yarı finalinde Sovyetler Birliği’ni kurayla geçen ev sahibi, finalde de Yugoslavya ile 1-1 berabere kalmıştı.
Finalde para atışı da yapılmadığından, iki gün sonraki tekrar maçında Feruccio Valcareggi’nin öğrencileri istediğini almıştı.
Çok değil iki yıl sonra futbolun kural koyucuları kafa kafaya veriyor; seri penaltı atışları resmen doğuyordu.
Yugoslavya’nın yıldızı Dragan Dzajiç alınmasın, bu turnuvaya o günlerin statüsü damga vurmuştu.
Gerd Müller fırtınası
1972 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı düzenleme onuru Belçika’ya bahşedilmişti.
Tribündeki on binler, ekranları başındaki milyonlar o zamanların Batı Almanya’sının forvetini ağızları açık izliyordu.
Bir ulusun bombacısı, Bayern’in unutulmaz santrforuydu Gerd Müller.
Ceza sahası içinde beş kaplan, fileleri bulmakta pek yamandı. Yarı finalde Belçika ağlarını iki kez sarsmış, finalde Sovyetler Birliği’ne de aynı tarifeyi uygulamıştı.
Milli formayla 62 maçta 68 gole imza atmış yıldız bir süredir Alzheimer ile boğuşuyor, bazı rekorları kırılsa da yaptıkları akılları zorlamaya devam ediyor.
Müseccel marka
1976’da Çekoslovakya Belgrad’da Avrupa şampiyonu olarak taçlanırken, tüm dünya gözleri açık bir rüya görüyordu.
Penaltılara giden finalde Bayern Münih’in göz bebeği Uli Hoeness topu üstten auta gönderdiğinde, heyecan katlanmıştı. Çeklerin zafer için artık tek gole ihtiyacı vardı.
Beyaz noktaya gelen Antonin Panenka topun dibine girdiğinde, yeryüzü bir anda donup kalıyordu. O güne kadar görülmemiş bir atışa imza atan orta saha oyuncusu, adını bir vuruşa veriyor; yenilmez armadayı yıkıyordu.
Panenka penaltısının doğumuyla Almanya yenilmiş sayılıyordu!
Çirkin Kral tahta çıkıyor
1980’de yine İtalya’daydı turnuva. Batı Almanya yine taçlanırken, Horst Hrubesch yıldızlaşmıştı.
Futbolun zarif oynandığı günlerde, gücün temsilcisiydi Çirkin Kral.
Hoş futbol endüstrisinin çok gelişmediği günlerde, kimse onun “güzelliği”yle ilgili değildi.
Hava toplarının mutlak hâkimi amatör kümeden birinci lige 24’ünde, milli takıma ise ancak 28’inde yükselebilmişti.
Aslında 29. yaş gününe 15 gün kala Panzer olabilmişti ya neyse.
Jupp Derwall’in pek güvendiği santrfor finale kadar susmuş, o gün Jean-Marie Pfaff’ı iki kez avlayarak kupayı getirmişti.
Rekortmen Platini
Fransa 1984’e damgasını vurmuştu Michel Platini.
Beş maçta dokuz defa fileleri sarsan büyük usta, sağını, solunu, kafasını konuşturmuş; imzası “ölü yaprak vuruşu”nu turnuvada da yapmıştı.
O döktürürken, Horozlar tarihlerindeki ilk büyük kupaya uzanmıştı. Herhalde söylemeye gerek yok; turnuvada attığı dokuz gol hâlâ şampiyona rekoru!
Finalde İspanyolların file bekçisi Luis Arconada’ya attığı frikik bugün bile hafızaları süslüyor, harika bir turnuva çıkaran Bask eldivenin akıl almaz hatası, kaleciliğin dünyanın en nankör mesleklerinden biri olduğunu anımsatıyor.
Asrın golü
Berlin Duvarı’nın gölgesinin yansıdığı son turnuvaydı 1988 Avrupa Futbol Şampiyonası.
Komşularında güneş gibi parlayan Hollanda, tarihindeki ilk büyük zafere imza atıyordu.
Frank Rijkaard – Ruud Gullit – Marco van Basten üçlüsü önce Alman çimlerinde şiir yazıyor, ardından yeniden buluştukları Milan’da kupalara ambargo koyuyordu.
Turnuvanın gol kralı da olan van Basten’in finalde Sovyetler Birliği’ne attığı vole hâlâ hafızaları süslüyor.
Schmeichel’ın yükselişi
İskandinavya’daki ilk Avrupa Futbol Şampiyonası İsveç’te düzenlenmişti. 1992’de kupa o topraklara pek de yabancı olmayan Danimarka’ya gitmişti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Yugoslavya’ya ambargo kararından sonra organizasyon vizesini 30 Mayıs 1992’de alan ülke, 10 gün sonra başlayan turnuvada Almanya’yı devirerek zafere ulaşmıştı.
Kalesinde devleşen Peter Schmeichel spor tarihinin en büyük mucizelerinden birinde başrol oynamıştı. Onun adını ezberlememize daha vardı…
Futbol evine dönüyor
Euro 96 futbolun beşiği İngiltere’deydi. Alan Shearer’in golleriyle yoluna devam eden ev sahibi, yine bir organizasyona penaltı noktasında veda ediyor, Almanya finale çıkıyordu.
Wembley’deki maçın uzatmalarında fileleri bulan Oliver Bierhoff’un altın golü Panzerlere üçüncü kez kupayı getiriyordu.
Turnuvanın en iyi oyuncusu seçilen Matthias Sammer alınmasın, o şampiyonadan başta Shearer olmak üzere akılda başkaları kaldı ya neyse…
Kupalar peş peşe Fransa’ya
Belçika ile Hollanda’nın ortaklaşa düzenledikleri 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda da kazananı altın gol tayin etmişti.
İtalya karşısında uzatmalarda sahne alan David Trezeguet Fransa’yı kupaya taşımıştı.
1998 Dünya Kupası’nın da sahibi olan Horozlar, böylece “yaşlı kıta”nın turnuvasında da zafere ulaşmıştı.
Şüphesiz yıldızları Zinedine Zidane’dı. Söz konusu oysa, gerisi zaten teferruat!
Hocaya yazalım şampiyonluğu
Turnuva tarihinin en büyük sürprizlerinden biri 2004’te yaşanmıştı. Portekiz’deki organizyonda kimsenin şans tanımadığı Yunanistan zafere ulaşarak tarih yazmıştı.
Alman teknik direktör Otto Rehhagel’in oynattığı savunma futbolu akıllara ziyandı.
Sonradan yolu buraya düşeceklerden Milan Baros gol kralı olurken, Komşu’nun kaptanı Theodoros Zagorakis en iyi oyuncu seçilmişti.
Şüphesiz şampiyonanın kahramanı imkansızı başaran kadronun muzaffer komutanı olsa gerek…
Son dakika golleri ve Türkiye
İsviçre ile Avusturya’nın ortaklaşa düzenlediği Euro 2008’in rengiydi Türkiye.
Yarı finalde Almanya’ya boyun eğen ay-yıldızlılar gösterdiği performansla akıllara kazınmıştı.
Luis Aragones’in idaresinde İspanya seneler sonra zafere koşarken, Xavi takımın beyniydi. Barcelona’nın maestrosu arkadaşlarını şiir gibi oynatmış, Boğalar’ın saltanatı başlamıştı.
Dede lakaplı teknik direktör Fenerbahçe’nin yolunu tutarken, ondan bayrağı devralan “Yeniköy Kasabı” Vicente del Bosque, hasat mevsiminin uzun sürmesini sağlamıştı.
İspanya’nın şampiyonluğu
Polonya ile Ukrayna’nın ortaklaşa düzenlediği Euro 2012’de İspanya unvanını koruyabilen ilk ülke oluyordu.
Finalde İtalya’yı Kiev Olimpiyat Stadyumu’nun çimlerine gömen takımda Xabi Alonso, Ces Fabregas ve Fernando Torres yıldızlaşırken, Andres Iniesta turnuvanın en iyi oyuncusu seçilmişti.
Gerek kulüp, gerek milli takımda ruh ikizi Xavi ile büyüleyen kadife ayak şampiyonada göz kamaştırmıştı.
Onun için daha fazla söze gerek var mı…
51 maçta 108 golün kaydedildiği EURO 2016’nın son güleni Cristiano Ronaldo’nun ülkesi Portekiz oldu.
Fransa’nın ev sahipliği yaptığı turnuvanın gol kralı ize attığı altı gol ile Antoine Griezmann oldu.
Finalde ise Ronaldo’nun takımı Griezmann’ın takımını 1-0’la geçti ve kupayı kazandı. Ronaldo’nun ilk yarı bitmemişken sakatlanıp gözyaşlarıyla sahadan ayrılışı, uzatma devrelerinde 109’uncu dakikada Eder’in attığı gol ise turnuvanın finalini unutulmaz kıldı.
UEFA’nın seçtiği turnuvanın 11’i şöyle oldu:
- Kaleci: Rui Patrício (Portekiz)
- Defans: Jérôme Boateng (Almanya)
- Defans: Joshua Kimmich (Almanya)
- Defans: Raphaël Guerreiro (Portekiz)
- Defans: Pepe (Portekiz)
- Orta Saha: Antoine Griezmann (Fransa)
- Orta Saha: Dimitri Payet (Fransa)
- Orta Saha: Toni Kroos (Almanya)
- Orta Saha: Joe Allen (Galler)
- Orta Saha: Aaron Ramsey (Galler)
- Forvet: Cristiano Ronaldo (Portekiz)
Donnaruma kurtardı
Pandemi nedeniyle 2020’de oynanamayan turnuva için futbolseverler bir yıl daha beklemek zorunda kaldı.
Turnuva öncekilerden farklı olarak “Avrupa için Avrupa Futbol Şampiyonası” mottosuyla ikiden fazla ev sahipliği ile oynandı. Bu ülkeler Almanya, Azerbaycan, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İskoçya, İspanya, İtalya, Macaristan, Romanya ve Rusya oldu.
Bir önceki turnuvada kupayı kaldırmasına karşılık gol krallığını Griezmann’a bırakan Ronaldo, bu kez kaydettiği 5 golle tacı başına taktı.
Attığı toplamdaki 14 golü, onu turnuva tarihinin de en golcü ismi yaptı.
Londra’da oynanan finalde, İngiltere yine ve yeniden penaltılarda kupa şansını kaybetti. İtalya, tarihinin ikinci turnuvasını kazanmış oldu.
Gianluigi Donnarumma, Jadon Sancho ve Bukayo Saka’nın penaltılarını kurtardı. Gösterdiği başarı Donnarumma’ya turnuvanın oyuncusu unvanını kazandırdı.