HomeGamblingEfsane dizi geri dönüyor... “Game of Thrones gibi olacak ama ejderhasız”

Efsane dizi geri dönüyor… “Game of Thrones gibi olacak ama ejderhasız”

Date:

Related stories

spot_imgspot_img

TV Latina özellikle Latin piyasasının önemli yayınlarından. Latin pazarı malum, bizim diziler ile hayli ilgili. Özel haberler yaparlar. Türk dizi sektörü ile ilgili bir dizi söyleşi yapmışlar. Onlardan birindeki sözler dikkatimi çekti. TİMS Production’nın Uluslararası Pazar Sorumlusu Selin Arat’ın söyledikleri; “Her zaman bir sonraki ‘Muhteşem Yüzyıl’ı nasıl bulacağımızı, aklımızda tutuyoruz. 26.000 metrekarelik bir stüdyo alanımız var ve bir sonraki Muhteşem Yüzyıl’ı orada kaydetmek için sabırsızlanıyoruz. Bu dizinin orijinal yazarlarıyla hala temas halindeyiz ve bize zaman zaman fikirler getirmeye devam ediyorlar. Konuşmamızın başında bahsettiğim, büyük bir proje için ortaklık konusuna gelince, bunu gerçekten yapmak istiyoruz. Game of Thrones ve Muhteşem Yüzyıl gibi olacak ama ejderhalar olmadan’. ‘Muhteşem Yüzyıl’ Türk dizi sektörünün markası oldu diyebiliriz. Türkiye’de yayındayken etkisi, sonra, dış pazarlardaki satışı ve konusu ile ilgili sosyoljik etkileri (Özellikle Orta Doğu pazarında) unutulmaz. Ve hâlâ da devam ediyor. TİMS, bu anlamda çok iyi bir iş çıkarmıştı. Sözlerden anlaşılan yeni bir ‘tarihi’ dizi geliyordu. Bende açtım sordum. Şimdilik pek ‘açık verilmiyor’ diyeyim. ‘Detay için çok erken. Sadece söyleyebileceğimiz, bir kitaptan uyarlama olacak. Ve ‘ihtişamlı bir Osmanlı dönemi’ ipucunu aldım.

SENARİSTLER BU DİZİYE SIĞMAZ OLDU

Ben Bu Cihana Sığmazam’ dizisinin yazımı sanırım şu an sektördeki en kalabalık kadro. Öykü, Oktay Kaynarca ve Onur Tan’ın. Ama bir de senaristleri var. Bugüne kadar tam 17 senarist ile çalışılmış. Oktay Kaynarca’ya sordum; ‘Dört farklı grupla çalıştık. Bazen projelerin seyrine göre değişiklikler gerekebiliyor. Bizimki biraz aksiyon ve girift bir iş. Bazen yorgunluklar ve tıkanmalar oluyor’ dedi. Dizi sürelerinin bu kadar uzun olduğu bir sektörde bu yöntem masraflı ama, doğru.

EV AHALİSİ BU İKİLİYİ SEVDİ

Şampiyonlar Ligi Maçları TV 8,5’tan verilince bizim ev ahalisi pek bir mutlu oldu. Exxen futbol devri kapanıyor. ‘Son kıyakları çekelim’ diyorlar. Bu işten ne Acun Medya ne de, izleyici beklediğini bulamadı. O ayrı bir konu başlığı. Bizim dikkatimizi çeken, UEFA Avrupa Ligi yarı final maçlarındaki anlatım oldu. İzleyen için yorumcu ekranda bir ‘rehberdir’. Spiker, ‘cengaver modunda’ olmayandır. Ev ahalisine ‘İşte budur’ dedirten iki isim vardı; Alp Özgen (Spiker) ve Emre Özcan (Yorumcu). ‘Abartılardan bir demet’ sunmadı spiker. Yorumcu da nokta atışı tespitleri ile, ‘Nasıl bir maç izlediğimizin‘ çerçevesini çizdi. E mesaj bir yerlere gitti mi? Gitmiştir anlayan, anladı diyelim.

ATATÜRK POSTERİNİN ASILMASI; BİR YENİ TÜRKİYE HİKAYESİ DİZİDE

Kızılcık Şerbeti’, ‘entrikası tavan yapmış durumda. Her an her karakterden bir ‘bomba gelişme‘ beklenir hale geldi diyelim. Son bölümde Kıvılcım, kanaldaki işi bitti. Ömer Kıvılcım’a, kendi iş yerinde, bir iş yaratıyor. Burada ‘kadın çalışan‘ hele böyle makam mevki sahibi, yok. Çalışanlar tepkili. Bu vesile ile ‘Badem bıyıklı‘ Haluk bey karakteri çıkıyor. Şirketin emektarı. Kıvılcım’ın odasına ziyarette bulunuyor. Ömer ‘Gördüğün gibi duvarlar boş artık onları kendi zevkine göre dolduracaksın’ diyor. Kıvılcım ‘O zaman buraya ilk olarak portresini asacağım’ diyordu. Resim odada duruyor. Haluk bey görünce ‘Aksesuarları asmaya başlamışsınız’ diyor. Tabii Kıvılcım mesajı alıyor. Ve tartışma başlıyor. Yeni Türkiye’nin en çok konuşulan başlıklarından biri olmuştur ‘Atatürk resminin asılması’. Mesela önemli bir belediyemizde vali tarafından görevlendirilen ismin ilk işinin, Atatürk portresini kaldırması haber olmuş. Posterin tekrar asılması yine, haber olmuş. Muhalefet partisinin milletvekilinin odasının duvarındaki Atatürk resminin indirildiği iddiası, epey tartışma yaratmıştı. Değişik versiyonları da oluyor bu ‘İndirme işlemlerinin’. Mesela iktidar ortağından muhalefete geçen bir belediyede yeni başkan, makam odasındaki Erdoğan fotoğrafını indirip, Türk Bayrağı ve Atatürk posteri asmıştı. Belediye Meclisi’ndeki toplantıda iktidar partisi meclis üyeleri, protesto ederek durumu, Erdoğan posterleri ile toplantıya katılmaları haber olmuş. Bir de ‘U dönüşü yapanlar‘ var. Yine belediyeyi kazanan iktidar partisinin adayı ilk iş olarak, Atatürk posterini indirip yerine, Erdoğan’ın resmini asıyor. Gelen tepkiler üzerine, Atatürk posterini tekrar astığı haberleri var. Bu poster haberleri bitmiyor. Bir muhalefet partisi milletvekili İl Milli Eğitim Müdürü’nün odasına aniden girip, Atatürk posteri ve Türk Bayrağı’nı bırakıp ‘Saygılı olun’ diyerek odadan çıkması, davalık olmuş. Bir de ‘Ters asılan Atatürk Posteri’ haberi var. Bir Milli Eğitim Müdürü’nün, 23 Nisan’da Atatürk’ün yerine kendini ‘fotoşop’ladığı ortaya çıkmış. Tepkileri üzerine tekrar Atatürk’ü fotoğrafa yerleştirmiş! ‘Atatürk posterini yere atan ‘Cüppeli Sarıklı’ örnekleri de ayrı bir başlık. ‘Türk Bayrağı ve Atatürk Posteri asılacak’ genelgesinde ‘Atatürk Posteri asılacak’ cümlesini çıkarıp bağlı bulunduğu okullara yazıyı gönderen İl Milli Eğitim Müdürü haberine de rastladım mesela… Bizde ‘Atatürk Posteri’nin asılması başlı başına bir konu. Ne hikayeler var… Dizimiz de böylece ‘es geçmemiş’ oldu.

28 ŞUBAT’ÇI DEDEM…

Bir türlü çözemediğimiz bir durumdur; ’28 Şubat’. Bir devrin kapanıp, yeni bir devrin açılması diyenler var. ‘Laik düzene başkaldırıya tepki’ diyenler var. ‘Başörtü zulmünün günleri’ diyenler var. ‘Türkiye’nin yeni düzenine zemin hazırlayan olay’ diyenler var. Hatta ‘Ilımlı İslam günlerine giriş’ diyenler de… ‘Kızıl Goncalar’ senaryosu zaman zaman buraya gönderme yapmayı seviyor. Suavi Alkanlı (Şerif Erol) bir nevi o yılların meşhur rektörü, Kemal Alemdaroğlu’nu çağrıştırmıyor mu? Son bölüm yine göndermesini yaptı. Zeynep malum Alkanlı ailesinin yanında artık. Beste; ‘Zeynep istersen başını açabilirsin. Artık tamamen özgürsün’ diyor. Zeynep şaşırıyor; ‘Ben zorla kapanmadım ki? Ama siz bana illa çıkar mı diyeceksiniz?’. Mira; ‘Çüş 28 Şubat’çı dedem bile seni böyle kabullendi’ diyor. Bizim ev ahalisi ‘O yaşta çocuk 28 Şubat filan acaba nerden biliyor. Senaryo söyletmek istemiş belli ki’ diye biraz tepki gösterdi. ’28 Şubat’ daha çok su götürecek. Yakın siyasi tarihin ‘bilinmeyen kodu’ olarak üzerine çok söz edilecek. Sanırım bu dizide de zaman, zaman ‘hatırlatılacak’!

ÖMER, ORJİNALİNDEN HAYLİ UZAKTA BİR FİNAL YAPTI

Shtisel bu dizinin orjinali. Ultra Ortodoks bir İsrail ailesini anlatıyor özetle. O dünyanın içine girip biraz anlatıp biraz dışına çıkıp, ‘muzip bir dil’ ile eleştirdiği bir diziydi. ‘Ömer’de böyle ‘ultra ortodoks’ bir yapı olmadı. Karşılığı belki bir cemaat, tarikat mensubu bir aile olabilirdi. Oraya girmediler. ‘Muhafazakar bir aile’ ile sınırladılar. Sonrasında, kavgası ve entrikası bol bir hale evrildi, dizi. Bu kadar gerilimden sonra finali ‘mutlu yapalım’ dediler. Ömer ile Gamze’nin ‘yasak aşkları’ ile girişi, uç örneklerden bir dizinin müjdesi gibiydi. Sonra Brezilya dizi muhabbetine döndü. Bizdeki uzunluk her dizinin kaldıracağı cinsten değil. ‘Ömer’ de bu nedenle özünden ayrılıp, başka yerlere gitti. Son kare mesela çok çarpıcı örnektir; ‘Ömer Ademoğlu Kız Kulesi Buluşmaları Resim Sergisi’… Biz onu kaç defa resim yaparken gördük? Resim yapmayı sevdiğini ve yeteneğini sergilediği, dizide, kaç sahne vardı? Orjinalindeki ‘Hayalperest ve duygusal ressam Akiva Shtisel’ hali Ömer’de ne kadar verilebildi? Finalde son karedeki hatırlama, yetti mi?

Odatv.com

- Never miss a story with notifications

- Gain full access to our premium content

- Browse free from up to 5 devices at once

Latest stories

spot_img